Muhacir Olmak İçin…


Pazar, Ekim 18th 2015
Birol DOK

Birol DOK

“İnanıp yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp, zekat verenlerin Rab’leri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”

Bakara Suresi / Ayet: 277

Dünyaya geldiği andan itibaren çeşitli sevgilere gönlünü kaptıran insan, geçici sevgilerden kalıcı olan sevgiye yöneldiği zaman; göç etmekten, taşınmaktan, yola çıkmaktan kurtulmuş, “hicret” kelimesinde anlamını bulan o kutlu yönelişe girmiştir. İnandığını hayata geçirme kararlığında olan insanlar her an hicreti yaşamaktadırlar. Süfli olanlardan asil olana yönelen insan, sanki rahmetli Necip Fazıl’ın şu şiirindeki halet-i ruhiye içerisindedir:

“Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere; 
Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere… “(1)

Evet! Gönüllerimiz semavi ülkelere yol alırken ayaklarımız bu alemdeki gölgelere takılmakta ve çoğu zaman gidişli-gelişli bir hayat tarzı sürmekteyiz. Çünkü, insanız…

İnsan denilen bu varlığı anlamaya çalışmak ancak kendi insanlığımızı anlamaya çalışmakla kendi çapımızda bir mana kazanmaktadır. Bu kısmı anlama çabası, tabii ki sadece kendimizi anlama çabası değil, aynı donanımlarla yaratılmış diğer insanları da bir dereceye kadar anlama çabasıdır. Peygamberimiz Efendimizin (s.a.v.), kendimiz için istediklerimizi diğer insanlar için de istememizi öğütlemesi ve insanları bir tarağın dişleri gibi müsavi görmesi, hülasa İslam Peygamberinin her zaman ve her zeminde bütün insanları düşünmemizi tavsiye etmesi O’nun şu sözünde anlamını bulan kutsal görüşünün eşsiz güzelliğini göstermektedir:

“Halka hizmet Hakk’a hizmettir”.

İnsanların iman ederek ve bu imanla faydalı işler yaparak, hayat denilen bu geçici mekanı olumlu yönde değerlendirmeleri; Yüce Rabbimizin (c.c.) vaadi olan O’nun katındaki ecirleri kazanmalarına sebep olmaktadır. Yazımızın başına alıdığımız ayet-i kerim’de Allah-u Teala’nın; iman ve yararlı işler sıralamasından sonra üçüncü sırayı namaz almakta ve hemen ondan sonra da zekat yer almakta. Evet, müslüman önce iman ile başladığı bu güzel yolculuğu, faydalı amellerle tezyin etmekte namaz ve zekat gibi iki mükemmel ibadet şekliyle de istenilen noktaya vardırmakta. Yani namaz bu bedene sahip olmanın bir yönü iken, zekat da bu bedeni sahip oluşun devamlılığının diğer bir yönü olmaktadır. Özet olarak, salat ve zekat var oluşun iki etken sebebidir. Salatsız ve zekatsız hayat inanan insan için tam bir kaosdur.

Genç yaşta kaybettiğimiz merhum Cahit Zarifoğlu; “acelelik el keser, gevezelik dil” derken sabrın ve dile hakimiyetin önemli yerini vurgulamıştır. Salat(namaz) ve zekat bir çok yerde hassasiyetle önem veren İslam dini, sabır ve dile hakimiyeti de tavsiye etmekte; bunlarla insanın kimliğinin kamil manada bir konuma geldiğini vurgulamaktadır. İşte, hicret; iman ile, yararlı işlerle, salat ile,zekat ile, sabır ile, dil ile ve dil (gönül) ile yapılan bir eylemdir. 26 Mayıs 1983’de Hakk’a yürüyen Üstad Necip Fazıl bakın “Kafile” isimli şiirinde, kafilenin mahiyetini nasıl belirtmekte:

“Her şeyde bir tükeniş, her oluşta bir bitiş; 
Gökten ses: Ölümsüzler kafilesine yetiş !” (2).

İşte, asıl hicret, Peygamberimiz, Önderimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in o kutlu “Hicret”inin ışığında ölümsüzler kafilesine yetişebilmekte. Asıl hicret; benden asıl bene gitmekte… Asıl hicret; sabır ile şükür ile, salat ile zekat ile ve yararlı işlerle Dost’a gitmekte. Yunus Emre bunu şöyle dile getiriyor:

“Bir nazarda kalmayalım gel dosta gidelim gönül
Hasret ile ölmeyelim gel dosta gidelim gönül

Gel gidelim can durmadan suret terkini urmadan 
Araya düşman girmeden gel dosta gidelim gönül

Bu dünyaya kalmayalım fanidir aldanmayalım 
Bir iken ayrılmayalım gel dosta gidelim gönül

Biz bu cihandan göçelim ol dost iline uçalım
Arzu hevadan geçelim gel dosta gidelim gönül

Ölüm haberi gelmeden, ecel yakamız almadan
Azrail hamle kılmadan gel dosta gidelim gönül

Gerçek erene varalım Hakk’ın haberin alalım 
Yunus Emre’yi bulalım gel dosta gidelim gönül”.(3)

Asıl örnek olan “Hicret”i; bilerek, anlayarak, ruhunda yaşayarak hicret etme iştiyakını duyan tüm muhacirlere, selam olsun.

Kamer Dergisi, Sayı 5, Haziran 1995


* Necip Fazıl Kısakürek, Çile, İst., 1987,12. baskı, s. 249.
* a.g.e., s. 454.
* Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus Emre, İst., 1976, s. 317.

*Yazarların görüşleri mutlak olarak Prizren Post’un görüşlerini temsil etmemektedir.

Etiketa: , , ,