Demokrasi kimin için?


Perşembe, Mayıs 26th 2016
Birol DOK

Birol DOK

Cezayir’de müslümanların boğazına ip
geçirilmiş; şayet müslümanlar bu ipe
sorumlu sade bir vatandaş gibi razı
olurlarsa zaten ölecekler. Şayet (onlara
göre) sorumsuz, isyankar ve asi bir
vatandaş gibi karşı çıkarlarsa şiddete
başvurmuş, iç savaş çıkarmış ve ülkeyi
kaosa sürüklemiş insanlar olarak yine
öldürülmeye layık olacaklar.

Yüzyıllardır süren müslümanların esareti ne zaman bitecek derken, Cezayir’den bir umut ışığı hiç olmazsa ora müslümanları için ufukta gözükmeye başlamıştır ki, yeniden inkıtaya uğradı. İslami Selamet cephesi’nin iktidara yürüyüşü demokrasi, cumhuriyet, devlet ve dahi yüce değerler (!) uğruna büyük bir kahramanlıkla(!) durduruldu. Halkın büyük bir çoğunluğu İslami bir yönetim isteyebilirdi ama; “Batı”, Fransa ve yerli işbirlikçileri böyle bir şeye müsaade edemezlerdi. Çünkü kendilerini her iki alemde de kurtuluşa erdireceklerine inandıkları dünyevi inançları bu gelişen İslami hareketle tehlikeye girmişti. Sonra Cezayir’in nimetlerini fakir, cahil ve yobaz (saydıkları) bir grup dinciye mi bırakacaklardı. Yıllardır büyük bir iştahla yedikleri bu nimetleri ve mevkileri sevgili çocuklarına bırakmak varken, şimdi hepsini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydılar. Cezayir Kurtuluş Savaşı’nı bir kısım dinciler ülkeye hakim olsunlar diye mi yapmışlardı? O müslüman halkın görevi vergi vermek, askere gitmek ve alt kademedeki mevkilerde çalışmak olmalı… Ülke yönetmek onların haddine mi? Ve oturun oturduğunuz yerde deyiverdiler, sayın ve çok kıymetli faşist darbeciler… Daha önceki iki müslüman lideri tutukladıkları gibi, İslami Selamet Cephesi’nin son lideri Haşani’yi de tutukladılar. Kimbilir o modern hapishanelerinde onlara ne kadar güzel muamele uyguluyorlardır? İşkenceler, Batı zihniyetli yöneticilerin vazgeçemedikleri alışkanlıklarındandır da hani!…
Cezayir’den gelen haberlere göre şu an ortalık fırtınadan önceki sessizliğe bürünmüş durumda. İnşaallah müslüman Cezayir halkının ve İslami hareketin müspet yönde inkişafına sebep olacak bir gelişme gösterir.

21 Şubat 1965’te, 38 yaşında öldürülen Siyah Müslümanlar Hareketi’nin ileri gelenlerinden Şehit Malcolm X sanki şu an Cezayir’de müsümanların içerisinde bulunduğu konumu tarif ediyor şu cümleleriyle: “Bir adım daha atıyorsunuz, sizi bu şiddet konusunda yeniden çekiyorlar. Herhangi birinin yaptığında suç teşkil edecek bazı davranışlara sizi çekerek bir başka tuzak kuruyorlar. Gırtlağınıza bir ip geçirilmiş ve siz gırtlağınıza ip geçiren kişiyi önlemek için herhangi bir hareket yaptığınızda hemen ‘şiddete başvurma” olarak nitelendiriyorlar. Kibar ve saygılı davranmaya çalışan “burjuva” zencilerimiz şiddete başvurmakla tanınmak istemiyorlar. Bunun içinde kendisine ne yapılırsa yapılsın izin veriyor, bütün bunlara “şiddet”siz cevaplar vererek sadece “sorumluluk sahibi” görüntüsünü koruyabilmek uğruna, suskunca bekliyor.
“Sorumluluk duygusunu taşıyan insan” görüntüsüyle ölüyor, kibar bir görüntü ile ölüyor, ama sonunda ölüyor işte. Sorumsuz ve kibar olmayan bir davranış içinde olanlarsa hayatlarını sürdürüyor. Bu sorumluluk duygusunu taşıyan zenci her gün ölmektedir, fakat sorumsuz olanı, onu öldürmek isteyenlerden bazılarını da yanına alarak “bir kez” ölmektedir” (1).
Evet, Cezayir’de müslümanların boğazına ip geçirilmiş; şayet müslümanlar bu ipe sorumlu sade bir vatandaş gibi razı olurlarsa zaten ölecekler. Şayet (onlara göre) sorumsuz, isyankar ve asi bir vatandaş gibi karşı çıkarlarsa şiddete başvurmuş, iç savaş çıkarmış ve ülkeyi kaosa sürüklemiş insanlar olarak yine öldürülmeye layık olacaklar. Yani müslüman Cezayir halkı görünürde çıkmaz ve geriye de dönülmez bir yolda kalmıştır…

Köleliği Hıristiyanlık adına mübah görerek işe başlayan Hırıstıyan zihniyet, bugün de demokrasi adlı sihirli kelime uğruna insanların ve düşüncelerin katledilmesine zemin hazırlamaktadır.

Afrika’dan köle ticaretini başlatanların önderlerinden olan John HAWKINS’in gemisinin adı “İsa” imiş (2). Yani köleliği Hıristiyanlık adına mübah görerek işe başlayan Hıristiyan zihniyet, bugün de demokrasi adlı sihirli kelime uğruna insanların ve düşüncelerin katledilmesine zemin hazırlamaktadır. Hıristiyan Batı ve onların yardakçıları bugün Cezayir’de ve diğer bütün müslüman ülkelerde aynı tezgahı kurmakta, şayet demokrasiyle ipler ellerinden çıkma tehlikesi gösterirse, bu sefer rejimi ve devleti koruma uğruna kerhen (!) de olsa cuntalara işbaşı emir vermekteler. Çünkü onlarün yüce anlayışlarına göre demokrasi ancak Batı’ya bağlı ve gayri müslim zihniyetleri iktidara geçirecekse müslüman ülkelerde yürürlüğe sokulabilir. Aksi taktirde bu sihirli yönetim şeklinin masumiyetine halel gelir!

Malcolm X’in anlattığına göre; köle ticareti süresince yüzonbeşmilyonun üzerinde insan öldürülmüş veya köleleştirilmiş (3). Yani dün zavallı köle konumunda olan insanlar, Hıristiyan Batı’ya göre nasıl olur da kendi kendilerini yönetmeye talip olabilirler? Evet, Batılıların da Türkiye’deki malum zihniyet sahibi köşe yazaılarının da anlayamadıkları nokta asıl burası. Bütün yorumlarda dikkatimi çeken; Cezayir halkının büyük bir çoğunluğunun İslami bir düşünce yapısını nasıl iktidara götürdükleri konusu İslam düşmanlarının derin derin düşünmelerine sebep olduğudur. Cezayir’de gelişen hareketin temeli; samimiyete dayalı bir inanç ve kadrodur. Türkiye ve diğer İslam ülkelerinde de şüphesiz samimi insanlar var ama, bunlar bir kadro halinde organize olamamışlardır. Cezayir’de ise müslümanlar saf ve samimi inançlarıyla bu muhteşem gelişmeyi göstermişlerdir. Kanaatimce bu hareket söndürülemez. Japonya’daki teknolojik gelişmeyi inceleyen ve önemli bir hususa dikkat çeken Prof. Muhammed ABDUSSELAM (Nobel Ödüllü), Sony’nin kurucusu olan Akio MORİTA’nın ağzından şu cümleleri aktarmaktadır: “Amerikalılara soylediğim gibi, biz bir işe on yıl önceden konsantre oluruz, fakat siz on dakika sonra gelecek fayda ile alakalanırsınız. Bu gidişle siz hiç bir zaman bizimle rekabet edemeyebilirsiniz” (4) işte Cezayir’deki gelişmelere de bu açıdan bakarsak, bu hareket yıllarca önce başlamış ve bugün meyvelerini verme konumuna gelmiştir. Tabii ki tüm bu cümlelerden ve bu gelişmelerden müslümanların alacağı çok dersler var…

Yüce Rabbimiz (C.C.) Maide Suresi 104. ayette şöyle buyurmaktadır: “Onlara, ‘Gelin Allah’ın indirdiği Kitab’a ve Peygambere uyun’ dendiğinde, “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeler” derler; ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler?”

Cezayir’de gelişen hareketin temeli; samimiyete dayalı bir inanç ve kadrodur. Türkiye ve diğer İslam ülkelerinde de şüphesiz samimi insanlar var ama, bunlar bir kadro halinde organize olamamışlardır.

Bu Yüce ayetten yola çıkarak şu andaki konumlarına razı olan müslümanlar, yeniden düşünmeli ve büyük değişimlerin yaşandığı dünyamızda şerefli yerlerini almalıdırlar. Çünkü doğruyu insanlar değil, ancak ve yalnız Allah-u TeaIa gösterir. Ve kurtuluş Allah’a ve Resulü’ne (S.A.V.) bağlı, sırat-ı mustakim üzere olanlaradır.

*Birol DOK | Araştırmacı – Yazar | Bizim Dergah, Şubat 1992 – Sayı 46

KAYNAKLAR
1- Malcolm X, KÖKLERİMİZ, Terc. Ahmet KOT, Beyan Yay., 1984, İst., s. 35,36.
2- A.g.e.. s.74
3- A.g.e., s. 113
4- Prof. Muhammed Abdusselam. Güneyin Gelişmesinde Bilim, Teknoloji ve Bilim Eğitimi Üzerine Notlar, Terc. Prof.Dr. Orhan DÜZGÜNEŞ, K.B.Yay., 1990, Ank., s. 28.

*Yazarların görüşleri mutlak olarak Prizren Post’un görüşlerini temsil etmemektedir.

Etiketa: , , ,