Bosnalıların karar zamanı geldi


Cuma, Kasım 25th 2016

bosna

Bosna-Hersek’in geleceği Bosnalıların elinde ve ülkenin nasıl bir karaktere sahip olacağını kendilerinin tercihleri belirleyecek.

Dr. Mehmet Ali Debre

Bosna savaşının az bilinen yönlendiren biri Dayton Anlaşmasının imzalanma koşullarıdır. 1995 senesinde katliam ve soykırım teşebbüslerine karşı 4 yıl direnen Bosnalılar Sırp ordusuna karşı ilerlemeye başlamıştı. Banja Luka ve hatta Belgrad’a kadar gidilebileceği konuşuluyordu. Yıllar süren katliamlardan sonra Sırplar dağılmış, Bosna ordusu toparlanmıştı. Ancak Batılı güçlerin dayatması ve Hırvatların güvenilmez karakteri birleşince Bosnalılar biraz da mecburen ateşkese razı oldu. Bu kararı veren Aliya Izzetbegoviç ilk kez yüksek sesle eleştirilmeye başlanmıştı. Tam da toprak kazanmaya başlamışken neden Dayton gibi Boşnakların aleyhine işleyen bir anlaşmaya imza atacaklardı? Tartışmalar esnasında Aliya İzzetbegoviç mealen şöyle bir cevap verdi: “Artık barış zamanı da neler yapabileceklerimizi görmeliyiz…”

Bosna-Hersek’i yönetilmez bir halde bırakan Dayton 1995 yılı Kasım ayında imzalandı. Şartlar ağırdı, ülke ikiye bölünmüş ve karma karışık bir idare sistemi dayatılmıştı. Buna karşın silahlar susmuş, Bosnalılar kendilerinin de yönetebileceği bir devlete kavuşmuştu. Ancak ilginç bir şekilde savaş zamanı kahramanca mücadele eden Bosnalılar Dayton’dan sonra yavaş yavaş ülkeyi terk edip Avrupa ve Amerika’ya göç etmeye başladılar. Sanılanın aksine Boşnakların göçünün çoğu savaş zamanı değil savaş sonrası cereyan etmiştir. AB ve ABD’nin Bosnalılar için sunduğu vize avantajı cazibe oluşturmuştu. Yüzbinlerce Bosnalı herhangi bir engele takılmadan Almanya, Avusturya, İsveç, İngiltere gibi Avrupa ülkelerine gidip yerleşim alabiliyor, çalışma iznine sahip olabiliyordu.

Göç ile başlayan sosyal kriz Bosna-Hersek’e yapılan dış yardımlarla yeni bir boyut kazandı. Özellikle Müslüman dünyası Bosna’ya finansal destek ve altyapı yardımı akıtmaya başlamıştı. Sadece Türkiye değil Körfez ülkeleri ve hatta Malezya-Endonezya gibi ülkelerden Bosna-Hersek’e maddi destek geliyordu. Sadece TİKA’nın rakamlarına göre nüfusa mukayeseli dış yardımda Bosna-Hersek ilk sıradaydı. Devlet kurumları dışında STK’lar ve bireysel gayretlerle organize edilen destekler vardı.

Bu desteklerin yanında 2000’lerde başlayan turizm dalgası ile ortaya çıkan inanılmaz rakamlar Bosna-Hersek’teki sosyal hayatı iyice değiştirmeye başladı. Artık Bosna’da üretim yapan nüfus kalmamış, Diaspora ve diğer Müslüman toplumlardan gelen maddi yardım ve turizme dayanan bir sosyal yapı ortaya oluşmaya başlamıştı.

(Aynı sürede AB ve ABD’nin yaptığı yardımları da göz ardı etmemek lazım)

Savaş sonrası gelişmeler sonuç olarak aile ve nüfus yapısındaki değişimi tetikledi. 1921’deki nüfus sayımına göre 1.890 milyon kişinin yaşadığı Bosna-Hersek bölgesinin Müslüman nüfusu yüzde 31’di. Yugoslavya dönemi yapılan ilk sayımda yine Müslümanların nüfusu yüzde 30 civarı çıkmıştı. Resmi verilere göre 1948 ile 1992 yılları arası bu denge değişmiştir; 1991 yılında yapılan resmî sayıma göre Bosna-Hersek nüfusu 4.370.000 ulaşmıştı ve Müslümanlar bu nüfusun yüzde 43’unu oluşturmaktaydı. Savaştan sonra 1996 yılında BM’nin yürüttüğü çalışmaya göre Bosna-Hersek’te 3.900 milyon insan yaşıyordu ve bütün katliamlara karşı Müslümanların oranı yüzde 46’a yükselmişti.

Peki aradan geçen 20 senede Bosna-Hersek’te ne oldu? Evlilik ve doğum oranları bütün Avrupa kıtasının, hatta dünyanın en düşük seviyesine geriledi. Bosna’da şu anda aile hayatı yaşayan insan sayısı neredeyse nüfusun yüzde 50’sinin altında. Yakında açıklanan 2013 sayımına göre Bosna-Hersek’te şu an 3, 5 milyon kişi yaşıyor ve Müslüman nüfus yüzde yüzde 50’ye ulaşmış durumda. Ancak bu sayımda yurtdışımdan kayıt olduğunu da düşünürsek 1996-2016 yılları arasında Bosna-Hersek nüfusu yaklaşık 500.000 kişi azalmıştır. Göç eden insanların çoğunu da genç kitle oluşturmuştur. Halbuki süreç 1948-1992 arasındaki gibi devam etseydi şu anda Bosna-Hersek’in nüfusu 5 milyon, Müslümanların da oranı yüzde 70 olacaktı. Yani Dayton Anlaşması fiilen sona erecekti. Hatta kronik bir hal alan Sancak Bölgesi sorunu da belki çözüme kavuşacaktı.

Bu resme göre Bosna-Hersek’in geleceğinin parlak olmadığını söylemek yanlış olmaz. Ortaya çıkan bu durumda Bosnalıların kendilerinin de payı olduğunu ve kendi geleceklerini tayin edebilecek durumda olduklarını tekrar düşünmeleri gerekiyor. Türkiye, AB, ABD, Rusya ve hatta Sırbistan’ın faaliyetleri elbette önemli, ancak Bosna-Hersek halen Bosnalıların vatanı ve bu vatanı değerli kılmaları için orada yerleşik olup yatırım yapmaları gerekiyor. Bosna-Hersek’in bir tatil cenneti veya uluslararası yardım kuruluşlarından yardım bekleyen işlevsiz bir ülke olarak mevcudiyetini devam ettirmesi mümkün değil. Yani artık Bosnalılar için karar verme vaktinin geldiğini söyleyebiliriz. Bosna-Hersek’in geleceği Bosnalıların elinde ve ülkenin nasıl bir karaktere sahip olacağını kendilerinin tercihleri belirleyecek.

Kaynak: dunyabulteni.net

*Yazarların görüşleri mutlak olarak Prizren Post’un görüşlerini temsil etmemektedir.

Etiketa: ,