Birol DOK

“Ä°nanıp yararlı iÅŸler iÅŸleyenlerin, namaz kılıp, zekat verenlerin Rab’leri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”

Bakara Suresi / Ayet: 277

Dünyaya geldiÄŸi andan itibaren çeÅŸitli sevgilere gönlünü kaptıran insan, geçici sevgilerden kalıcı olan sevgiye yöneldiÄŸi zaman; göç etmekten, taşınmaktan, yola çıkmaktan kurtulmuÅŸ, “hicret” kelimesinde anlamını bulan o kutlu yöneliÅŸe girmiÅŸtir. Ä°nandığını hayata geçirme kararlığında olan insanlar her an hicreti yaÅŸamaktadırlar. Süfli olanlardan asil olana yönelen insan, sanki rahmetli Necip Fazıl’ın ÅŸu ÅŸiirindeki halet-i ruhiye içerisindedir:

“Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere; 
Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere… “(1)

Evet! Gönüllerimiz semavi ülkelere yol alırken ayaklarımız bu alemdeki gölgelere takılmakta ve çoÄŸu zaman gidiÅŸli-geliÅŸli bir hayat tarzı sürmekteyiz. Çünkü, insanız…

Ä°nsan denilen bu varlığı anlamaya çalışmak ancak kendi insanlığımızı anlamaya çalışmakla kendi çapımızda bir mana kazanmaktadır. Bu kısmı anlama çabası, tabii ki sadece kendimizi anlama çabası deÄŸil, aynı donanımlarla yaratılmış diÄŸer insanları da bir dereceye kadar anlama çabasıdır. Peygamberimiz Efendimizin (s.a.v.), kendimiz için istediklerimizi diÄŸer insanlar için de istememizi öğütlemesi ve insanları bir tarağın diÅŸleri gibi müsavi görmesi, hülasa Ä°slam Peygamberinin her zaman ve her zeminde bütün insanları düşünmemizi tavsiye etmesi O’nun ÅŸu sözünde anlamını bulan kutsal görüşünün eÅŸsiz güzelliÄŸini göstermektedir:

“Halka hizmet Hakk’a hizmettir”.

Ä°nsanların iman ederek ve bu imanla faydalı iÅŸler yaparak, hayat denilen bu geçici mekanı olumlu yönde deÄŸerlendirmeleri; Yüce Rabbimizin (c.c.) vaadi olan O’nun katındaki ecirleri kazanmalarına sebep olmaktadır. Yazımızın başına alıdığımız ayet-i kerim’de Allah-u Teala’nın; iman ve yararlı iÅŸler sıralamasından sonra üçüncü sırayı namaz almakta ve hemen ondan sonra da zekat yer almakta. Evet, müslüman önce iman ile baÅŸladığı bu güzel yolculuÄŸu, faydalı amellerle tezyin etmekte namaz ve zekat gibi iki mükemmel ibadet şekliyle de istenilen noktaya vardırmakta. Yani namaz bu bedene sahip olmanın bir yönü iken, zekat da bu bedeni sahip oluÅŸun devamlılığının diÄŸer bir yönü olmaktadır. Özet olarak, salat ve zekat var oluÅŸun iki etken sebebidir. Salatsız ve zekatsız hayat inanan insan için tam bir kaosdur.

Genç yaÅŸta kaybettiÄŸimiz merhum Cahit ZarifoÄŸlu; “acelelik el keser, gevezelik dil” derken sabrın ve dile hakimiyetin önemli yerini vurgulamıştır. Salat(namaz) ve zekat bir çok yerde hassasiyetle önem veren Ä°slam dini, sabır ve dile hakimiyeti de tavsiye etmekte; bunlarla insanın kimliÄŸinin kamil manada bir konuma geldiÄŸini vurgulamaktadır. İşte, hicret; iman ile, yararlı iÅŸlerle, salat ile,zekat ile, sabır ile, dil ile ve dil (gönül) ile yapılan bir eylemdir. 26 Mayıs 1983’de Hakk’a yürüyen Ãœstad Necip Fazıl bakın “Kafile” isimli ÅŸiirinde, kafilenin mahiyetini nasıl belirtmekte:

“Her şeyde bir tükeniÅŸ, her oluÅŸta bir bitiÅŸ; 
Gökten ses: Ölümsüzler kafilesine yetiş !” (2).

Ä°ÅŸte, asıl hicret, Peygamberimiz, Önderimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in o kutlu “Hicret”inin ışığında ölümsüzler kafilesine yetiÅŸebilmekte. Asıl hicret; benden asıl bene gitmekte… Asıl hicret; sabır ile şükür ile, salat ile zekat ile ve yararlı iÅŸlerle Dost’a gitmekte. Yunus Emre bunu şöyle dile getiriyor:

“Bir nazarda kalmayalım gel dosta gidelim gönül
Hasret ile ölmeyelim gel dosta gidelim gönül

Gerçek erene varalım Hakk’ın haberin alalım 
Yunus Emre’yi bulalım gel dosta gidelim gönül”.(3)

Asıl örnek olan “Hicret”i; bilerek, anlayarak, ruhunda yaÅŸayarak hicret etme iÅŸtiyakını duyan tüm muhacirlere, selam olsun.

Kamer Dergisi, Sayı 5, Haziran 1995

* Necip Fazıl Kısakürek, Çile, İst., 1987,12. baskı, s. 249.
* a.g.e., s. 454.
* Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus Emre, İst., 1976, s. 317.

*Yazarların görüşleri mutlak olarak Prizren Post’un görüşlerini temsil etmemektedir.