Çarşamba, Mayıs 3rd 2017
Avrupa’nın en eski milletlerinden biri Arnavutlardır. Arnavutların maiyeti İllirlerdir. Arnavutluk, coğrafya ve sekene itibariyle, doğu kesimi güneyde Karadağ’dan başlayarak Arta Körfezi’ne kadar uzanan Adriyatik sahilindedir ve bu topraklarda eski İllirlerin soyundan gelen ve günümüzde yaşayan halka Gegler, güneyde yaşayanlara ise Toskler denilir.
Geglerle Tosklar arasında Shkumbim nehri akar. Arnavutluk, sırasıyla Roma ve Bizans İmparatorluklarının hakimiyetinde yaşamış, Miladi VI. Yüzyıldan itibaren komşu Slavlılar halkların saldırılarına, bunu müteakiben ise X-XV. Yüzyıllar arasında Yunanlıların ve İtalyanların baskılarına maruz kalmışlardır. Bölgede gerçekleşen din, ırk ve mezhep kökenli kaynaşmalar neticesinde Alban (Arnavut) halkı biririne rakip iki gruba bölünmüş; bir grup Roma Kilisesi’ne bağlanirken, diğeri İstanbul’daki Yunan Ortodoks Kilisesi’ne bağlanmıştır.[1]
1413 yılında Osmanlı hakimiyetine giren Arnavutluk, 1441-1467 tarihleri arasında Gjergj Kastrioti veya İskender Bey adıyla anılan şahsin halkı isyana teşviki sonucu Osmanlı hakimiyetinden ayrılmış, onun ölümü üzerine 1468 de Osmanlı hakimiyeti burada yeniden kurulmuştur.
Arnavutlar Osmanlı hakimiyetinin altinda, XVII-XVIII. Yüzyıllarda çoÄŸunlukla Ä°slam dini kabul etmiÅŸlerdir. Osmanlı idaresinde Arnavutluk’ta asıl büyük rölü Müslüman Arnavutlar oynamışlardır. Müslüman olmaları sebebiyle “zimmiler statüsü” ne dahil deÄŸildiler. Türkler, Araplar gibi Müslümanlarla aynı haklara sahiptiler. Devlet memuru olabiliyor, askere alınıyorlardı.[2] Sonuçta Arnavutluk ahalisinin ezici çoÄŸunluÄŸu Müslüman olan bir ülkeye dönüştü.
XIX. yüzyılda nüfusun çoÄŸunluÄŸu müslüman bir ülke olarak,Balkan’da Osmanlı hakimiyetinin altındaki Arnavutluk topraklarının geniÅŸ bir uzantısı vardı (Kuzeyde Sırbistan’dan güneyde Arta Körfezine kadar). Arnavutluk, iyi bir stratejik konumda olamakla beraber Müslüman Arnavutları, Osmanlı Devleti’nin Balkan’daki güçlü bir kalesiydiler. Bu yüzden, Ruslar “panislavizm” siyaseti için Balkan’da güçlü bir müslüman ülke engelleyerek güçlü Ortodoks Devletler kurmak istiyorlardı.
XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda başlayıp hız kazanan milliyetçilik ve modernleşme; doğu-batı arasında bütünsel nitelikte çatlamalara yol açmış, ayrımlar zamanla büsbütün derinleşmiştir. Bu yüzyıllarda başlayan huzursuzluk II. Dünya Savaşı’na kadar devam etmiştir.
1878 Berlin Kongresi sonrası kurulan Prizren İttihat Cemiyeti ise milliyetçilik damarından beslenerek Arnavut coğrafyasında müstakil bir devlet kurmaya niyetlendi. Cemiyet, ilk kuruluş amacından saparak Arnavut milliyetçiliğinin lokomotifi haline geldikten sonar Arnavutlar arasında güç kazanmıştır. Hâlbuki başlangıçta Cemiyet’in milliyetçi bir hareket noktasında yola çıkmadığı aksine Osmanlı Devleti’nden ayrılmak gibi bir niyetle kurulmadığı bilinmektedir.
Fikir belirsizliÄŸi ve uyumsuzluÄŸa raÄŸmen cemiyet, Arnavut milli uyanışını baÅŸlatmış ve 1913 tarihinde Osmanlı Devleti’nden koparak müstakil bir devlet haline gelecek olan Arnavutluk Devleti’ne zemin hazırlamıştır. Bu dönemde Ä°ngiltere, Rusya, Avusturya – Macaristan ve Ä°talya gibi büyük devletler olayları yakından takip etmek için Prizren’de konsolosluklar bile açmışlardır.
1 Abdurrauf Sinno, Osmanlı’nın sancılı yıllarında Araplar-Kürtler-Arnavutlar 1877-1881, Salenge Yayınları, İstanbul 2011, s. 130
2 Süleyman Kocabaş, Avrupa Türkiyesi’nin Kaybı ve Balkanlarda Panislavizm, Ağustos 1986, s.169
Hazırlayan: Shasivar Kabashi
Etiketa: Prizren Arnavut Birliği, Prızren