Cumartesi, Eylül 20th 2014
Brüksel’de “Türkiye’nin yeni AB stratejisi”ni açıklayan AB Bakanı ve Başmüzakereci Büyükelçi Volkan Bozkır, temaslarının ardından Türkiye’ye dönmeden önce SABAH’ın sorularını cevapladı
Türkiye’de çok merak edilen bir soruyla başlayalım: AB süreci ne aşamada, nereden nereye geldik?
– Avrupa Birliği’ne üyelik dediğimizde 50 yıllık bir süreçten söz ediyoruz, ama bu süreç özellikle 2002’den bu yana büyük ivme kazandı, çok önemli demokratikleşme adımları atıldı. Müzakereler başladıktan sonra fasıllar açtık, heyecan devam etti. Fakat 2006’da 8 faslın askıya alınması ve Fransa’da Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte hak etmediğimiz bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Orada da Türkiye, çıkarlarını gözeten ve akıllı davranan bir ülke görüntüsünü verdi. Fasılların kapatılıp açılamadığı o dönemde biz kendi içimizde fasıllarımızı açarak bu sorunun üstesinden geldik. Son 3 senedir maalesef sadece tek bir faslın açılması, kamuoyunda AB sürecinin durduğu algısına yol açtı. Ama meselenin görünmeyen tarafıyla Türkiye’de bu heyecan hiç azalmadı. Çalışanlar, çalışmalarını aynı heyecanla sürdürdü. Siyasi kararlılık hiç değişmedi. Bu nedenle bugün hâlâ bu sürecin yararlarından söz edebiliyoruz.
Neden peki 3 senenin ardından bugün yeniden başlıyoruz?
– Türkiye’de Sayın Cumhurbaşkanımızın halkın oylarıyla seçilmesinin ardından yeni bir başbakan, yeni bir hükümet ve yeni bir dönem başladı. “Yeni Türkiye” dediğimiz bir süreç başladı. Türkiye son iki yılda birçok badireler atlattı, başka bir ülke olsa bunları atlatamayabilirdi. Ama Türkiye, milletin gücünü arkasına alarak bu badirelerin üstesinden geldi. Önümüze şimdi çok daha rahat ve güvenle bakıyoruz. Bu noktada yeni Türkiye’nin yöneticilerinin, AB üyeliğini stratejik hedef olarak yeniden vurgulamaları, bununla ilgili her türlü adımı atma kararlılıkları çok önemli. Yeni bir sayfa açıyoruz. Aynı şekilde AB’de de yeni bir dönem başladı. Üst yapı değişti, yeni dengeler oluştu. Bu anlamda zamanlama mükemmel oldu, heyecan da geri geldi.
Dün açıklanan strateji belgesinin yansımaları nasıl oldu?
– Büyük ilgi gördü, ilk bakışta önemli bir adım olarak değerlendiriyorlar. Tabii bundan sonraki adımlarımızın ne olacağını orada görmeleri, onlara bir yandan güven de veriyor. Bu tabii ki bize de güven veriyor. Biz adımlarımızın doğru olduğuna inanıyoruz, bunların kabul görmesi bizi başka adımlar için daha da güçlendirecek.
Strateji belgesindeki en dikkat çekici vurgulardan biri, Türk halkındaki AB algısının değiştirilmesi hedefine dair ifadelerdi. Bu noktada neler yapılacak? Halktaki “Bizi almayacaklar, Avrupa da zaten iflasın eşiğinde” algısı nasıl değişecek?
– Öncelikle şunu ifade edeyim, halkımızın çoğunun algısı bu yönde değil. En az 10 senelik kamuoyu yoklamalarına bakarsanız, AB’ye karşı olan kesim yüzde 10’u geçmez. Bizde kararsızlar büyük bir oran teşkil ediyor. Son anketlere göre AB yanlılarının oranı yüzde 55 görünüyor, ama en az yüzde 35 de kararsız var. Bu kesimin duyguları hızlı değişiyor. Halkımızdaki yanlış algıları anlatarak ve ikna ederek değiştireceğiz. “Nasıl olsa bizi almazlar” diyerek bir yere varamayız.
Avrupa’da aşırı sağın yükselişinin üyelik sürecine nasıl etkisi olur?
– Radikal partiler, ekonomik sıkıntıların olduğu dönemlerde güç kazanırlar. Ben bu aşırı uçların uzun vadede etkili olacağını düşünmüyorum. Dolayısıyla aşırı sağın, Türkiye’nin üyelik sürecinde etkisinin olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz./sabah.com.tr/