S-400`ler ve Ulusal Güvenliğimiz


Salı, Eylül 26th 2017

Yazar: Harun Davut KARAHANLI

Engin menzillerden soluksuzca uzanıp gelen bir Türk ulağı gibi, hemen söyleyeyim ki; Eskiden terörle mücadelede ve çeÅŸitli tehditlerde kullanabilmemiz için bize silahlı-silahsız Ä°HA, radar, güdümlü füze ve diÄŸer askeri stratejik teknolojiyi saÄŸlamayan “müttefiklerimiz” bu gün biz bu teknolojileri üretmeye baÅŸlayınca bu defa düşmanlarımıza bol bol binlerce tır silah, teknolojik destek ve mühimmat saÄŸlayarak gerçek niyetlerinin gerektirdiÄŸini yapmaktadırlar. Ey Türk, senin bileÄŸinden baÅŸka bir tek Tanrın var, o da sana ÅŸah damarından daha yakın… Sana senden yakın bir Tanrıyı göklerde arama! Bil, bul, ol!

S-400 füze sisteminde uzun menzilli füze yaklaşık 30 km irtifaya ulaşıyor. (CumhurbaÅŸkanlığının geliÅŸmiÅŸ uçağı bile en fazla 15 km irtifaya çıkabiliyor.) Türkiye bu bataryalardan 6 tane alacak ve her bataryada 6 füze baÅŸlığı bulunmakta. Bu sistemin radarı kendine has ve bağımsız. Yani NATO radar sisteminin kablosunu kesse bile bu sistem kendi tehdit algılarını 24 saat yapabiliyor. Ve beni en çok ÅŸaşırtan nokta; bu füzenin uzay zamanda hızı saniyede 4800 metre yani yaklaşık 5 km! Bu demek oluyor ki uçanı kaçanı affetmez. Hemen bütün aircraft sınıfından hızlı yani tüm uçaklar jetler roket ve füzeler… Peki en can alıcı mevzu ne? Çin bile bu teknolojiye hayran kalarak 3 senede ancak alabildi ki Rusya ile dostluÄŸuna raÄŸmen. Rusya bu S-400 sistemi Hindistan’a da verecek gibi oldu ama vermedi. Türkiye’ye teknolojisiyle beraber verdi. Bu uluslararası iliÅŸkilerde; Rusya için Çin’den sonra en önemli stratejik müttefik Türkiye olmuÅŸtur. Bu da bizi 54 sene kapısında oyalayan AB ve 90’lardan beri bir Ä°HA’yı çok gören ABD’yi bu kadar endiÅŸelendirmiÅŸ adeta deli etmiÅŸtir. Mesele S-400 deÄŸil sen halâ anlamadın mı? Hadi, davay!

S-400 füze sistemi, oluÅŸtuÄŸu tüm bileÅŸenleriyle Türkiye’nin “kaleci” ihtiyacını kapıyor. Konvansiyonel olarak “Aircraft” sınıfından yani herhangi bir hava taarruz veya muhaberat aracını durdurmak yok etmek için ya taarruz jetlerinizle uçaklarınızda vuracaksınız ki bu çok maliyetli ve iÅŸgücü gerektiren bir süreçtir, ya da yüksek irtifa füzelerinizle tehditleri imha edeceksiniz. EÄŸer bir ülkede yükske irtifa korunma sistemi yoksa dışardan gelebilecek hava saldırıları ülkeye geri dönüşü olmayan yıkımlara sebebiyet verebilmektedir. Evet kara gücünüz kuvvetliyse askeri anlamda göğüs göğüse çatışabilirsiniz ama hava savunmanız yokken ülkeniz masum bir güvercin yavrusu kadar korunmasız kalacaktır.

Orta DoÄŸuda hava saldırılarının zombi ÅŸehirlere çevirdiÄŸi tahribat gücünü görmekteyiz. Türkiye yıllarca sözde müttefiklerinden bu ihtiyacını gidermeye çalışmasına raÄŸmen, NATO’nun en önemli kara gücü ve en muharip üyesi olmasına raÄŸmen bu desteÄŸi parasıyla bile göremedi. Bu da müttefik sandığımız ülkelerin gerçek niyet-i hüviyetlerini belli etmektedir.

Bir zamanlar terörle mücadele için Amerika bize tek bir Ä°HA bile vermiyordu, Afganistan’da tam 4 bin küsur Ä°HA kullanırlarken! Türkiye ne zaman yerli milli teknolojisi üzerine çalışsa, ASELSAN mühendisleri faciası gibi sürekli gizli bir el tarafından engellendi. Zaten yıllarca yerli-milli bu vatanın hakiki çocukları stratejik okulların, eÄŸitimlerin, bürokrasinin kapısından bile geçirilmedi. En büyük zihin engelini on yıllarca buradan yedik. Daha sonra yerli milli tüm unsurlarımız bir ÅŸekilde itibarsızlaÅŸtırıldı ya da suikast ile, darbelerle sarsıldı. Nihayet Türkiye kararlı bir liderliÄŸin öncülüğünde güvenlik ihtiyaçlarını hem teknolojik anlamda üretme hem de tedarik anlamında özgün stratejiler geliÅŸtirme olarak sergilemeye baÅŸladı.

Türkiye hiçbir dostu olmadığı gerçeği prensibini Anadolu irfan kitabında yazan anayasanın değiştirilemez maddesi olarak kabul etmeli ve aynı S-400 füze sistemini yerli milli üretim olarak teknoloji transferiyle aldığı gibi, o sistemi taşıyan aracın lastiğinin havasını basacak kompresörü dahi yerli üretmeli ve yoluna öyle devam etmelidir.

HARUN DAVUT KARAHANLI – Uluslararası İlişkiler
*Yazarların görüşleri mutlak olarak Prizren Post’un görüşlerini temsil etmemektedir.

Etiketa:
En son